TR16CR20ADD1

AS (2016) CR 20
Addendum 1

Provisional edition

2016 Olağan Genel Kurulu III. Dönem Toplantısı
Third part of the 2016 Ordinary Session (20-24 June) 
Troisième partie de la Session ordinaire de 2016 (20-24 juin)
_____

Ek Tutanak
Addendum to the report / Addendum au compte rendu 

Bu konuşmalar sadece konuşma sahibini bağlar
These speeches commit only the members who have tabled them
Ces discours n’engagent que leurs signataires

---------------
Aşağıdaki konuşmalar, konuşma listesinde ismi ve Genel Kurulda bulunan ancak süre kısıtı nedeniyle konuşma yapamayan üyeler tarafından sunulmuştur.

The following texts were submitted by members whose names were entered on the speakers’ lists and who were present in the Chamber but were prevented from delivering them due to lack of time.

Les interventions suivantes ont été communiquées par des membres qui, inscrits et présents en séance, n’ont pu être appelés à les prononcer faute de temps.

Parlamenter Meclis- Haziran Dönem Toplantısı (20-24 Haziran 2016)
Parliamentary Assembly - June part-session (20-24 June 2016)
Assemblée parlementaire – partie de session de juin (20-24 juin 2016)

Türk Delegasyonunun üyesi tarafından yapılamayan konuşma (1)
Undelivered speech tabled by a member of the Turkish delegation (1)
Discours non prononcé déposé par un membre de la délégation turque (1)

Tarih : 20 Haziran 2016
Date : 20 June 2016

Oturum :20
Sitting N° / N° de séance :20

Müzakere : Serbest Tartışma
Debate on / Débat :Free Debate

Ad, soyad ve siyasi grup : Şaban DİŞLİ, EPP
Name, first name and political group: Şaban DİŞLİ, EPP
Nom, prénom et groupe politique : Şaban DİŞLİ, EPP

Bu konuşmalar sadece konuşma sahibini bağlar
This speech commits only the member who has tabled it / Le présent discours n’engage que son signataire 

  1. Maximum: 4 dakika/minutes : 500 kelime words/mots - 3 dakika/minutes : 400 kelime/words/mots

=======

Sayın Başkan,
Değerli Üyeler,

Her Genel Kurul oturumumuzda ne yazık ki Ermeni parlamenterlerin, görüşülen konulardan bağımsız olarak söylemlerinin çoğunluğunu Türkiye ve Azerbaycan'a yönelik suçlamalara adadığına şahit oluyoruz.
Oysaki Ermenistan, Avrupa Konseyi karşısında Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili sorumluluk almasına karşın hiçbir adım atmamış bir ülkedir. AKPM 1416 (2005) sayılı Kararı bu konuda AİHM kararı da bulunmasına karşın ısrarla yerine getirilmemektedir.

Ermenistan, hâlihazırda komşusu Azerbaycan'ın topraklarının yüzde yirmisini işgal altında bulundurmaktadır. Rusya Federasyonu temsilcilerinin Rusya’nın Kırım’ı işgali gerekçesiyle oy hakları ellerinden alınmış olmasına ve bu konuda düzenli raporlar hazırlanmasına karşın, Ermenistan herhangi bir yaptırıma tabi tutulmamıştır. Bu Asamble çatısı altında, işgal gerçeği apaçık ortadayken siyasi bir yaklaşımla “işgal” başlığını taşıyan raporun reddedildiğine dahi şahit olduk.

Ermenistan'ın işgalciliğine duyarsız kalmak uluslararası hukukun, insan haklarının ihlaline duyarsız kalmak demektir.

Bir milyon Azerbaycan vatandaşını kendi evinden kopararak zorunlu göçmen yapan,  bugün de yurtlarına dönmelerine izin vermeyen ve insan haklarını 20 yılı aşkın bir süredir çiğnemeye devam eden bir ülkenin, insan haklarından dem vurup başkalarına ders verme hakkı bulunduğunu kabul etmek imkânsızdır.

Daha da vahim bir gerçeği dikkatinize getirmek istiyorum. Ermenistan Savunma Bakanı’nın geçtiğimiz günlerde PKK'lı teröristlerin evine taziyeye gittiğine yönelik ciddi iddialar bulunmaktadır. 24 yıl önce Azerbaycan'da otobüsleri, trenleri patlatarak çocukların ölmesine neden Ermenistan, bugün aynı manzarayı PKK'ya verilen destekle yaşatmaktadır. Uluslararası örgütlerin bu durumu ciddi şekilde değerlendirmesi gerekmektedir. Devlet yetkililerinin teröre destek veren kişileri ziyaret etmesi açıkça terörün desteklenmesi anlamını taşımaktadır. 

Yine yakın zamanda Ermeni askerleri Dağlık Karabağ cephe hattında yaralanan sivilleri tahliye eden bir ambulansa ateş açmıştır. 
Uluslararası insan haklarını ihlal eden Ermenistan’ın öncelikle kendi ülkesinin durumunu gerçekçi bir anlayışla gözden geçirmesi ve Avrupa Konseyi’ne üyelik taahhütlerini yerine getirmesi önem taşımaktadır. Aksi halde, Asamblemizin önümüzdeki dönem çalışmalarında gerekli önlemleri alması inandırıcılığını koruması açısından kaçınılmaz görünmektedir.
Teşekkür ederim.

Parlamenter Meclis- Haziran Dönem Toplantısı (20-24 Haziran 2016)
Parliamentary Assembly - June part-session (20-24 June 2016)
Assemblée parlementaire – partie de session de juin (20-24 juin 2016)

Türk Delegasyonunun üyesi tarafından yapılamayan konuşma (1)
Undelivered speech tabled by a member of the Turkish delegation (1)
Discours non prononcé déposé par un membre de la délégation turque (1)

Tarih : 20 Haziran 2016
Date : 20 June 2016

Oturum :20
Sitting N° / N° de séance :20

Müzakere : Serbest Tartışma
Debate on / Débat :Free Debate

Ad, soyad ve siyasi grup : Talip KÜÇÜKCAN, EC
Name, first name and political group: Talip KÜÇÜKCAN, EC
Nom, prénom et groupe politique : Talip KÜÇÜKCAN, EC

Bu konuşmalar sadece konuşma sahibini bağlar
This speech commits only the member who has tabled it / Le présent discours n’engage que son signataire

=======

Sayın Başkan,
Sayın Meslektaşlarım,                 

Almanya Federal Parlamentosunun, 2 Haziran 2016 tarihinde 1915 olayları hakkında aldığı karar üzerine konuşmak istiyorum.

Öncelikle, şunu hususu hatırlatmak istiyorum: En az 16 milyon insanın hayatını kaybettiği Birinci Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı İmparatorluğu’nda savaş bölgesinde veya stratejik bölgelerdeki Ermeni nüfusun zorunlu olarak İmparatorluğun başka bölgelerine sevk edildiği 1915 olaylarının ne şekilde tanımlanacağına dair ortada ne siyasi ve akademik konsensüs, ne de hukuki bir karar bulunmaktadır.

Türkiye 2005 yılında tarihi gerçeklerin aydınlatılması için iki ülke tarihçilerinden oluşan ortak bir komisyon kurulmasını önermiş ve bütün arşivlerini sonuna hiç bir sınırlama olmaksızın açacağını defalarca dile getirmiştir. Bu konuda gerekli adımları atmış olan Türkiye’nin bu çağrısına maalesef Ermenistan tarafı olumlu yanıt vermemiştir. Tarihi gerçeklerin ortaya çıkmasına karşı direnmek, bugün ne yazık ki oportünist politikaların temel stratejisi haline gelmiştir.

Alman Federal Parlamentosunun 101 yıl gecikme ile hukuksuz ve belgesiz şekilde, ahiren 1915 Olayları hakkında aldığı karar uluslararası hukuku ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadını yok saymaktadır. Soykırımın uluslararası hukukta açıkça tanımlanmış spesifik bir suç olduğu unutulmaktadır. 1948 Sözleşmesine göre bir olayın soykırım olup olmadığına ancak yetkili bir mahkeme karar verebilir ve Holokost, Ruanda ve Srebrenitsa’nın aksine, 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendiren herhangi bir mahkeme kararı bulunmamaktadır. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 17 Aralık 2013 tarihli kararında 1915 olaylarının “soykırım” olarak yorumlanamayacağı yönündeki ifadeleri yüzünden İsviçre’de Perinçek’e ceza verilmesinin “ifade özgürlüğü”nün ihlalini teşkil ettiğine hükme bağlamıştır.

Tasarıya ret oyu veren bir Alman parlamenterin de belirttiği üzere, başka ülkelerde meydana gelen olayları değerlendirmek parlamentoların görevi değildir ve Alman Federal Meclisine sunulan tasarıda kaynak olarak tarihçilerden bunun soykırım olduğunu gösteren bir değerlendirme yer almamaktadır.

İnsanlık ve soykırım suçları konusunda yapıcı adımlar atılması isteniyorsa, 100 yıl önceki savaş koşullarında meydana gelmiş ve tüm halkların kayıplar verdiği olaylarla ilgili tek taraflı mağduriyet anlatısını kabul etmek yerine, günümüzde yaşanan insanlık trajedileri konusunda sorumluluk üstlenmeleri, aynı şekilde göçmenler ve mültecilere şefkatle yaklaşmaları daha isabetli bir yaklaşım olacaktır.

Teşekkür ederim.

Parlamenter Meclis- Haziran Dönem Toplantısı (20-24 Haziran 2016)
Parliamentary Assembly - June part-session (20-24 June 2016)
Assemblée parlementaire – partie de session de juin (20-24 juin 2016)

Türk Delegasyonunun üyesi tarafından yapılamayan konuşma (1)
Undelivered speech tabled by a member of the Turkish delegation (1)
Discours non prononcé déposé par un membre de la délégation turque (1)

Tarih : 20 Haziran 2016
Date : 20 June 2016

Oturum :20
Sitting N° / N° de séance :20

Müzakere : Serbest Tartışma
Debate on / Débat :Free Debate

Ad, soyad ve siyasi grup : Markar Eseyan, ALDE
Name, first name and political group: Markar Eseyan, ALDE
Nom, prénom et groupe politique : Markar Eseyan, ALDE

Bu konuşmalar sadece konuşma sahibini bağlar
This speech commits only the member who has tabled it / Le présent discours n’engage que son signataire 

  1. Maximum: 4 dakika/minutes : 500 kelime words/mots - 3 dakika/minutes : 400 kelime/words/mots

=======

Sayın Başkan,
Sayın Üyeler,

Horkheimer ve Adorno, Aydınlanmanın Diyalektiği’nde modern toplumun adeta birbirlerinin kopyası olan insanlar inşa ettiğini iddia etmişlerdir. Bu argüman büyük ölçüde de doğrudur. Belki de bu inşa sürecinin en keskin yanı da “ötekine” hiçbir şekilde tahammülü olmayan, kendi hayatını ve düşüncesini tek doğru ve tek tarz olarak ele alan dayatmacı insan tipidir.

Avrupa veya Batı medeniyeti her ne kadar kendini bu tek tipçi zihniyetten uzak göstermeye çalışsa da, bugün müşahede ediyoruz ki, esasen aksine, radikalliğe savrulan seküler dayatmacı, evrenselliği sadece kendine ait bir değer olarak tanımlayan, böylelikle de ötekinin üzerinde hegemonik bir güç olmayı arzu eden bir Batı medeniyeti inşa edilmiştir.

Bugün, Avrupa’daki yabancı düşmanlığını, ırkçılığı, İslam düşmanlığını işte bu anlayış içinde aramalıyız. Irkçı davranışlar, yabancı düşmanlığı tekil vakalar olmaktan çıkmakta ve adeta Batının toplumsal refleksleri haline gelmektedir.

Hoşgörüsüzlük, nefret söylemleri, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı gibi olgular Avrupa toplumlarının yapısına kalıcı hasar getirme riski de taşımaktadır. Avrupa ülkelerinde artan İslam karşıtı söylemler ve eylemler, ifade özgürlüğü adı altında savunulmakta, Müslümanlara karşı işlenen suçlar ise sadece yabancı düşmanlığı kategorisinde değerlendirilmektedir. Avrupa ülkelerinde, İslam karşıtlığına karşı yasal zeminde herhangi bir önleyici tedbir alınmamaktadır.

Örneğin, Almanya’daki Müslümanlar, nüfusun yüzde 5’ini oluşturan en büyük azınlık grubudur ve sadece Neo-Naziler tarafından değil, toplumun dikkate değer bir kesimi tarafından siyasi ve ekonomik anlamda tehlike olarak görülmektedir. PEW’in yaptığı bir ankete göre, Almanların yaklaşık üçte biri ülkelerindeki Müslümanlara olumsuz bir gözle bakmaktadır.

Daha geçen ay Avusturya'da düzenlenen Cumhurbaşkanlığı seçiminde göçmen karşıtı aşırı sağcıların adayı Norbert Hofer neredeyse cumhurbaşkanı seçilecekti. Hofer’in Avusturyalı seçmenlerin hemen hemen yarısının oyunu alması dahi yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın Avrupa’daki endişe verici yükselişinin kanıtı niteliğindedir.

Sonuç olarak, bugün, Batı’nın bizzat kalbinde yeni bir tür Nazizm hortlamakta ve Batı demokrasileri ırkçı hareketlerin tehdidi altına girmektedir. Bu olguya karşı bu çatının altında karşı koyulması da buradaki tüm parlamenterlerin görevidir.

Teşekkürler.