TR17CR34ADD1

AS (2017) CR 34
Addendum 1

Provisional edition

2017 Olağan Genel Kurulu IV. Dönem Toplantısı (9-13 Ekim 2017)
Fourth part of the 2017 Ordinary Session (9-13 October) 
Quatrième partie de la Session ordinaire de 2017 (9-13 octobre)
_____

Ek Tutanak
Addendum to the report / Addendum au compte rendu

Bu konuşmalar sadece konuşma sahibini bağlar
These speeches commit only the members who have tabled them
Ces discours n’engagent que leurs signataires

---------------

Aşağıdaki konuşmalar, konuşma listesinde ismi ve Genel Kurulda bulunan ancak süre kısıtı nedeniyle konuşma yapamayan üyeler tarafından sunulmuştur.
The following texts were submitted by members whose names were entered on the speakers’ lists and who were present in the Chamber but were prevented from delivering them due to lack of time.
Les interventions suivantes ont été communiquées par des membres qui, inscrits et présents en séance, n’ont pu être appelés à les prononcer faute de temps.

Parlamenter Meclis- Ekim Dönem Toplantısı (9-13 Ekim 2017)
Parliamentary Assembly - October part-session (9-13 October 2017)
Assemblée parlementaire – partie de session du 9 au 13 octobre 2017

Türk Delegasyonunun üyesi tarafından yapılamayan konuşma (1)
Undelivered speech tabled by a member of the Turkish delegation (1)
Discours non prononcé déposé par un membre de la délégation turque (1)

Tarih : 12.10.217
Date : 12.10.217

Oturum : 34
Sitting N° / N° de séance :34

Müzakere : 20.1. Prosecuting and punishing the crimes against humanity or even possible genocide committed by Daesh
Debate on / Débat :

Ad, soyad ve siyasi grup : Suat ÖNAL    EC
Name, first name and political group:
Nom, prénom et groupe politique :

Bu konuşmalar sadece konuşma sahibini bağlar
This speech commits only the member who has tabled it / Le présent discours n’engage que son signataire 

=======

Sayın Başkan,

Değerli üyeler,

Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunmasını biran önce sağlanmadan bölgedeki dramları durdurmada başarılı olmak mümkün değildir.

DAEŞ teröründen ciddi biçimde etkilen bir ülke olarak Türkiye, yakalanan DAEŞ’li teröristleri kendi ulasal mevzuatı çerçevesinde yargılamaktadır. Yürütülen operasyonlar çerçevesinde DEAŞ, El-Nusra ve El Kaide’yle ilişkileri nedeniyle, 3.831’i yabancı uyruklu olmak üzere 8.447 kişi gözaltına alınmış ve 2.946 kişi tutuklanmıştır. Aynı kararlılığı diğer ülkelerin de göstermesi gerekir. 

Raporun karar tasarısıyla, DEAŞ tarafından Irak ve Suriye’de gerçekleştirilen terör eylemlerinin “soykırım ve diğer vahşet suçları” olduğunun öncelikle Hükümet ve Parlamentolarca kabul edilmesi öngörülmektedir.

Ancak, soykırım ve insanlığa karşı suçlar gibi vahşet suçlarının uluslararası hukukta kesin ve açık bir şekilde tanımlanmış suçlar ve hukuki terimler olduklarına dikkat çekmek istiyorum. Soykırım suçunun tanımı, 1948 tarihli “BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”yle yapılmış ve suç unsurları belirlenmiştir. Sözleşmede, bir eylemin soykırım suçunu teşkil edip etmediğine yetkili mahkemelerce karar verilebileceği düzenlenmiştir. Bu çerçevede, DEAŞ terör örgütü tarafından işlenmekte olan suçlar ve insan hakları ihlalleri hakkında gerekli hukuki süreç tamamlandıktan sonra siyasi karar alınmasına hiçbir itirazımız bulunmamakla birlikte, öncelikle uluslararası hukukun gereklerinin yerine getirilmesinin daha uygun olacağını düşünüyoruz.

Örneğin, Danimarka makamlarının, Türkiye’nin 1 Ocak 2017 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen terör eylemiyle ilişkili olarak iadesini talep ettiği İbrohimjon Asparov’un iadesini reddederek serbest bırakması Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2178 (2014) sayılı kararı olmak üzere DEAŞ’la mücadeleye ilişkin BM kararlarının ihlalidir.

Danimarka’nın,  farklı milletlerden 39 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan bir terör eylemiyle doğrudan bağlantılı olduğu düşünülen bu şahsın  Türkiye’ye iadesini mesnetsiz iddialar öne sürerek reddetmesi, terörizme karşı uluslararası düzeyde yürütülen çabalara bir darbedir.

Öte yandan raporda diğer bazı hususların da eksik bırakıldığını düşünüyorum.

Öncelikle, DAEŞ, Irak ve Suriye’de sadece Yezidiler, Hristiyanlar ve Sünni olmayan Müslümanları hedef almamaktadır. DAEŞ’ın Sünni Müslümanlara karşı da suç işlediği bilinmektedir.

Eksik bırakılan diğer bir husus da PYD/YPG’nin bölgede işlediği savaş suçlarıdır. Bu konu daha önce Uluslararası Af Örgütü tarafından da gündeme getirilmiş bulunmaktadır.